Kaldırımda sekiz-dokuz yaşlarındaki dört çocuk utandırıverir sizi.
Konuşmaz, konuşamaz ederler!..
***
Şehrin tek ve en işlek anayolunun kenarındaki kaldırıma kilim serip, kendi "oyun parklarını" yaratıvermişler.
Çimlerin üzerinde değil!..
Parkta hiç değil!..
Kaldırımda!..
Taşların üzerinde!..
Yüzlercesinin, binlercesinin gelip-geçtiği bir yerde…
En olmadık yerde!..
Serdikleri kilimin bir ucuna inşaattan çıkma, camı olmayan bir pencere çerçevesi koymuşlar kapı niyetine.
Bir de dolap kapağı kilimin tam ortasına sofra niyetine.
“İşgal” edivermişler kaldırımı!
Yetişkinlere inat.
Oradan gelip geçenlere…
Şehrin yöneticilerine...
Kendilerine bu şehirde oynayacak park yaratamayanlara inat.
“İntikam” alırcasına işgal edivermişler.
Hayır, “işgal” sözcüğü haksızlık olur bu çocuklar için.
Zira işgal, size ait olmayana el koymaktır.
Onlar “hak”larına el koymuşlar diyelim.
Hakları olana…
Hak ettiklerine…
Verilmeyen haklarına!..
Büyüyünce de böyle el koyacaklar kendilerine ait olana.
Hakları olduğu halde kendilerine “verilmeyen”e böyle sahip çıkacaklar.
“Ele geçirerek.”
İşgal ederek değil…
zaptederek…
zapd-u rapt altına alarak.
sokakları ve meydanları…
***
Son elli yılda bu şehirde belediye başkanlığı yapmış tüm muhteremler geçseydiler keşke kaldırımı “işgal” edip oyun alanına çevirmiş o çocukların yanından.
Her biri bir “ticarethane”ye çevrilmiş parklardansa hiç söz etmiyorum.
***
"Bir resminizi çekebilir miyim çocuklar?" dediğim de, "Neden?" dedi erkek olanı.
“Niçin çekiyorsun resmimizi?" dedi, üç kızdan en yapılı olanı.
ve sonra "Çekebilirsin" dediler hepsi gülümseyerek.
ve çektim resimlerini.
Bu cevval çocukların yanına gelebilseydi bu şehrin plancıları, mühendisleri, mimarları, inşaatçıları, müteahhitleri, “nerede bizim parklarımız, oyun alanlarımız?” sorusuna ne cevap verirlerdi.
Herhalde “Valla çocuklar, babalarınızla anlaştık sizler için her yere apartman diktik.” derlerdi.
Öyle eminim ki, bana, “Resmimizi niçin çekeceksin?” diye soran, sorabilen o çocuklar şöyle diyeceklerdi cevaben: “Babalarımızla “aynı” düşündükten sonra siz niye mimar, mühendis, şehir plancı oldunuz?”
Resmi çekerken, böyle bir yazı ortaya çıkacağını hiç düşünmemiştim. Böyle bir niyetim de yoktu. Resme tekrar tekrar baktığımda, “görmek” için baktığımda, “görmek” maksadıyla baktığımda konu da kendiliğinden ortaya çıktı.