Şiirler arasında gezerken en zorlandığım şey, ilişkili beyitleri bir arada yorumlamaktır. Edebiyat metinlerinin birbirine yakınlığı, olanları yorumlamayı ve ayrı ayrı anlamlandırmayı da zorlaştırır. Bunun bilincinde biri olarak, farklı beyitlerin arasında gezmeyi, anlamayı da deneyebiliriz. Aslında her bir beyit bir dünyadır. Bunu da biliyorum. Beyitler arası seyr-ü sefer yapmak için, metinlerin dünyasına bir sefere çıkalım. Bunu yaparken de, eski ya da yeni metinlerden ziyade, sevdiğimiz nesir ya da şiirlere yorum getirmeyi düşünüyorum.
Önce bir atasözü:”Adam, adamdır olmasa bir pulu / Eşek yine eşektir atlastan olsa çulu”. İnsanın değerinin parayla pulla ölçülemeyeceğini söyleyen bir öğütler toplamı. Adamın parası olmasa da, değer gören bir kişiliği varsa, yeterlidir atalara sözüne göre. Günümüzde, tersi mi ne? Azcık makamı veya parayı görenin “yalakalığından” geçilmiyor.Yaradılıştan görevi yük taşımak olan eşeğe, en modern eğer vurulsa da fıtraten eşek olduğuna vurgu yapılıyor! Günümüzdeyse, giyilen bir elbisenin imaj olduğu pazarlaması yapılıyor.Yani paranın, pulun, eğerin değeri insanın değerinin önüne mi geçiyor ne? Kapitalist değerler de, ahlakın tefessühüne yol açmış vaziyette. Varsa yoksa para! Değersizlik bir değer olmuş!
Hacı Bayram Veli bir beytinde:”Hak Teala intikamın yine kul ile alır / Bilmeyen ilm-i ledünni, anı kul yaptı sanır.”der. İnsanoğlu günlük yaşamında bir sürü sıkıntıyla karşılaşır ya da kötülükler yapar. Fakat bunun cezasız kalacağını da düşünür. İntikam sahibi olan Allah’tır. Allah’ın intikamıysa, doğal hukuk yoluyla veya kullarının eliyle olur. Ama çoğumuz bunu bir cinayet ya da kaza üzerinden somutlaştırarak anlarız. Allah‘ın muntakim sıfatıyla intikamına memur insanlar vardır. Oysa diyor Hacı Bayram Veli; keramet sahibi veliler bunun böyle olmadığını bilir diyor. Adaletin kul eliyle gerçekleşmesi, Allah’ın adaletinin yeryüzüne inmiş halidir. Yani gerçek laikliktir. Muntakim olan Allah, memur ettiği intikam sahibi kullar eliyle yeryüzünde adalet tesis eder. Yeter ki biz, adil ve sabırlı bir şekilde muntakim olana inanalım. Kullar adalet terzisinin aracıdırlar.
Bir başka beyitte de,ölümün varoluşsal gerçeğine vurgu vardır: ”Hangi güzel yüz ki, toprak olmadı / Hangi güzel göz ki , yere akmadı?”der üstat Bişr-i Hafi. Gerçekten her şey yalan, ölüm gerçektir. Ocak ayı itibarıyla kaybettiğimiz değerli insanlara bakar mısınız? Hepsi birer değerdi. Ama olmadı. Ömr-ü Hak geldi. Güzel yüzlü insanlarımızın bir çoğu Rabbine kavuştu. Ağlayanların da gözyaşları yere akmadı mı? Ne yapabiliyoruz, bu ölümler karşısında? Sadece salavat ve dua. Her insan ölümü tadacaktır gerçeği orada gün gibi duruyor. Güzel yüz ve gözün toprakla buluşması bu kadar mı diyalektik anlatılır! Sonuçta topraktan geldik ve toprağa dönüyoruz. Gerisi yalan.
Bir de dünyada yaşayıp da, yukarıdaki gerçekleri fark etmeyen cahil bir tayfa var. Bazıları da okumuş cahiller… Allah’ım niye bu ölümler isyanıyla takılan ruhsuz tayfa! Sorunun kendisi sorunlu! Onlara da Necip Fazıl’ın güzel dizeleriyle cevap verelim : ”Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet /Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmet” Ne diyor üstat; dünyada sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü aramaya gerek yok. Karacaahmet mezarlığına baktığınız zaman; ölümlü hayatla, ölümsüz gerçeğin ilişkisini, yine ölüm üzerinden anlarsınız diyor. Allah baki, insan fani demeye getiriyor üstat . Her şey üç beş dizeye sığdırılmıştır. Anlatım ne kadar yalın ve basit, anlayana. Ara ara mezarlıkları ziyaret etmek, insan doğasını biraz daha ötelere yaklaştırır diye düşünüyorum. Ölüm kadar yaşamı anlamlandıran bir gerçek yoktur.
İbn-i Kemal’in sevdiğim bir beytinde de, buna benzer bir akıbet ve sonuç vurgusu vardır. ”Kısmetindir seni gezdiren yer yer seni /Arşa çıksan akıbet yer, yer seni” Şair burada yer yer kelimeleriyle çok güzel oynuyor. O konumuz dışında olduğu için geçiyoruz . Senin bahtın iyiyse ve birazcık kaderinde nasip varsa , ayağın dolaşmadan dünyayı ve güzelliklerini yaşarsın. Güzel kısmet, insanı mutlu eder . Eğer akıbetin ve kaderinde üzüntü varsa , o da seni sonunda bulur . Gökyüzüne bile çıksan, insan kedere dönüşen kaderini yaşar. Eden bulur deyiminin tefsiri olan dizeler bunlar. Seçtiğim tüm dizelerde olduğu gibi, kötülüğün ve iyiliğin karşılıksız kalmayacağı fikri savunuluyor. Günlük yaşamda öyle değil mi , “ men Dakka duka “yani .
Beş güzel beyit ve beş güzel hakikat vurgusu. Tematik içerikleri birbirine yakın metinlerin dünyası böyle. Onun için yaşasın adalet diyorum. Doğru yoldan ve hakikatten ayrılmayalım. Para, pul,şan, şöhret, koltuk bunlar insanların maması! Bunların hepsinin imtihanlarımız olduğunu unutmayalım . Onlara taparak, kişiliğimizin yerlere düşmesine neden olmayalım. Dünya fani, hakikat baki. Güzel bir derviş şiiriyle, şifa niyetine bitirelim: “ Arifler durur sözüne / Gayri görünmez gözüne Eşrefoğlu “ Eşrefoğlu Rumi her şeyi özetlemiş ; sözümüze ihanet etmeyelim, Tanrı bizi katında sever. Kalın sağlıcakla .